Tümör, hücrelerin aşırı çoğalması sonucu dokularda meydana gelen yumruya verilen isimdir. Ur olarak da tanımlanabilir. Tümör, vücudun herhangi bir bölgesinde oluşabilir, iyi huylu yada kötü huylu olabilir. Kötü huylu tümörlere kanser denir. Tümörlerin 3 temel özelliği, tanıda kullanılır:
Normal yaşam döngüsünde hücrenin kontrolü çekirdek tarafından sağlanır. Ancak tümör tarafından ele geçirilmiş hücrede çekirdek, bütün yetkisini kaybeder. Kontrolsüz davrandığı gözlenen hücre, çok ve hızlı çoğalma eğilimine girer.
Hücrenin kontrolünü eline alan tümör, aynı işlemi vücudun diğer hücrelerinde de gerçekleştirmek ister. Bu nedenle mümkün olduğu en hızlı şekilde yayılma, yani metastaz yapmayı amaçlar. Kısa sürede vücuttaki pek çok dokuya sınırsız üreyen tümör hücreleri yerleşmiş olur.
Vücudun kendisine zarar vermeye başlayan ya da ölümü gerçekleşmesi gereken hücreler için birçok farklı yolu vardır. Apoptoz olayı ve apoptotik sinyaller, ölüm yolaklarının harekete geçmesinde tetikleyici olurlar. Tümörlü hücreler, bu sinyalleri baskılayarak etkisiz hale getirir.
Kanser, tümör tanımına uyan urların bir organ ya da dokudaki hücreleri kontrolsüz çoğalmaya itmesi durumudur. Kanserli hücreler sadece bulundukları bölgeyi değil bütün vücudu olumsuz etkiler, hastayı ölüme kadar götürebilir.
Kötü huylu ya da iyi huylu tümörler, kişinin sağlığını etkileyecek sonuçlar yaratabilir. Kanserli hastaların kanında saptanan tümör belirteçleri, erken tanı için oldukça önem taşır. Özel Viromed Laboratuvarlarında uygulanan testler, tümör belirteçlerinin miktarı ve çeşidine göre kanser tanısı koymayı kolaylaştırır.
Tümör belirteçleri, tümöre karşı vücudun diğer dokularının ürettiği proteinlerdir. Bu proteinler, tümörlü dokuyu ya da direkt tümörü belirlemek için kullanılır. Çoğu tümör belirteci, birden çok kanser türünde kanda görülebilir.
İdeal tümör belirtecinin belli bir kanser türüne özgü olması ve küçük bir tümörü dahi tespit edebilecek duyarlılıkta olması beklenir. Klinik olarak mümkün görülen bu özelliklere sahip bir tümör belirteci henüz bulunamamıştır.
Prostat spesifik antijen açılımına sahip PSA, prostat tarafından salgılanan ve semenin kıvamını düzenleyen enzimdir. Normalde çok az miktarda kanda bulunan PSA, prostat enfeksiyonları ve prostat kanseri sebebiyle kan dolaşımına geçer; bunun sonucunda kandaki değer yükselir.
Kanserden şüphelenilen erkek hastalara uygulanan PSA testi, ölüm riskini azaltır. Ancak kanser dışında rektal tuşe, prostatit, sistoskopi, TRUS, prostat biyopsisi, idrar sondası gibi durumlarda da PSA kanda yüksek çıkabilir. Bu nedenle testin özgüllüğü ve duyarlılığı düşüktür.
PSA testi, koldan alınan kan örneğiyle uygulanır. Aç ya tok karnına ve günün herhangi bir saatinde test yapılabilir.
Karsinoembriyonik antijen, normal şartlarda fetüs dokularında ve embriyonun endodermal epitelinde mevcuttur. Doğumdan sonra yok denecek kadar az bir seviyeye düşer. Erişkinde CEA artışı, kolorektal kanser ve medüller tiroit kanserinde gözlenir.
CEA testi, kanserin erken tanı döneminde asla uygulanmaz. Yalnızca kanserli hastalarda takip ve kemoterapinin etkisini izlemek amacıyla kullanılır. Genel olarak kandan alınan kan örneği, testte incelenen numunedir. Normal değer aralığı 0–4 mg/ml olan CEA, uzun süre sigara kullananlarda bu değer aralığından farklı seviyede bulunabilir.
Kanser antijeni 15–3 glikoprotein yapısında bulunan, meme hücreleri tarafından üretilen bir proteindir. Kansere neden olmayıp kanser hücreleri tarafından salınan CA 15–3, kanserin tanısında değil takibinde yardımcı olan tümör belirteçlerindendir.
CA 15–3, daha çok meme kanseri ile ilgili bilgiler verir. Kanserin evresi ile orantılı olarak antijen miktarı da artış gösterir. Tarama ve tanıda kullanılmayan kanser antijeni 15–3, tedaviye yanıtın takip edilmesi esnasında incelenir. Kanser dışında hepatit, kronik karaciğer hastalığı kolit, böbrek yetmezliği, tüberküloz, sarkoidoz, bazı dermatolojik hastalıklar gibi durumlarda kan değerinde artma olabilir.
Kanser antijeni 125, çölomik epitelden salgılanan bir glikoproteindir. Over kanserinin tanı ve tedavi aşamalarında kullanılan tümör belirteçleri arasında yer alır. Tüm serozal tutulumlar, benign jinekolojik hastalıklar, benign gastrointestinal hastalıklar, kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği gibi hastalıklarda artış gösterebilir.
Karbonhidrat antijen CA 19–9, özellikle pankreas kanseri tanısında kullanılan bir proteindir. Kanser taraması yapılacak kadar spesifik bir test olmadığından tarama amacıyla kullanılamaz. Kolorektal kanser, akciğer kanseri, safra kesesi kanseri gibi rahatsızlıklarda da belirteç olarak görev alabilir.
Alfa fetoprotein, fetüs tarafından üretilen bir proteindir. Yetişkinlerdeki karşılığı albümindir. AFP, gebeliğin son haftaları ve doğum sıralarında yüksek değerlerde seyreder. Gebeliğin rutin taramaları arasında sayılır.
Hepatoselüler karsinom, testis kanseri ve overin germ hücreli tümörlerinde AFP testi uygulanarak tedaviye yanıtın takibi sağlanabilir.
Β-HCG, insan koryonik gonadotropini olarak tanımlanır. Gebeliğin ilk evrelerinde dahi belirli bir artış gözlenmesi sebebiyle, gebelik testinde en sık kullanılan parametrelerdendir. Kan ya da idrar örneği testte incelenebilir.
Tümör belirteçleri, kanser kan testi şeklinde de ifade edilebilir. Klinik olarak kullanılan pek çok tümör belirteci, farklı faktörlerden etkilenerek beklenmedik sonuçlara yol açabilir. Bu nedenle testlerin titizlikle yapılması istenir.
Kanser tanısında tümör belirteçleri, oldukça önemli bir yer tutar. Ancak birçok tümör belirteci hem farklı kanser türlerinde hem de kanser dışı hastalıklarda kan dolaşımına geçebilir.
Böyle durumlarda testte çıkan değerler, aranan hastalıkla ilgili bir sonuç olmayabilir. Daha spesifik sonuçlar elde etmek için, birden çok tümör belirteci değerlendirilmeli ya da daha detaylı testler uygulanmalıdır.
Kanser türüne göre yaygın görülen belirli tümör belirteçleri tanımlanmıştır. Bu durum, belirteçler her zaman tespit edilecek ya da artacak anlamına gelmez. Örneğin iki kişide aynı kanser vakasına rastlansa da, aynı tümör belirteci artmayabilir. Bunun dışında pek çok kişide ortak artış gösteren tümör belirteci, başka kişilerde normal değerlerde seyredebilir.
Tümör belirteçleri, daha çok kanserin takibi amacıyla kullanılan testlerdendir. PSA testi haricinde pek çok test, erken tanı ya da taramada etki göstermez. Bunun yanı sıra hastalığın seyrinde başvurulabilir. Bu sebepten ötürü testin amacına uygun kullanılması ve sonuçların buna göre değerlendirilmesi tavsiye edilir.
Tümör belirteçleri, kansere yönelik araştırmalarda değerlendirmeye alınan proteinlerdir. Ancak kanser dışı durumlarda da kan değerlerinde anormallik gözlenebilir. Teste girecek kişinin başka bir hastalığı bulunup bulunmadığı, hastalığı varsa türü ve evresi gibi bilgiler mutlaka alınmalıdır. Kanser dışı bir sebepten artış gerçekleşmişse, farklı bir tanı ve tedavi yolu izlenmelidir.
Şüphelenilen kanserin hangi evrede olduğu, test sonucunun doğru yorumlanmasında önemli bir konudur. Kanserin evresine göre incelenen tümör belirteci seviyesi değişiklik gösterebilir.
Örneğin, ileri evre kalın bağırsak hastası kişilerin %60’ında belirli tümör belirteci yükselmişken, %40’ında herhangi bir değer artışı meydana gelmez. Hastanın kanserin hangi evresinde olduğu ve hastalığın seyrine göre dikkatli bir test incelemesi uygulanmalıdır.
Tümör belirteçleri, daha çok kanser türevi hastalıklarda değerlendirmeye alınır. Spesifite ve sensitivitesi istenilen derecede olmasa da, tümör belirteci testleri kanserde yapılan rutin uygulamalardandır.
Özellikle hepatit B, hepatit C ve siroz hastalarında ortaya çıkan tümörlerin karaciğere zarar vermesi sonucu karaciğer kanseri gelişir. Genellikle erken dönemde herhangi bir bulgu vermeyen hastalık, risk grubundaki hastaların düzenli takibiyle daha kolay tespit edilir.
Karaciğerin fonksiyonel görevlerini yerine getiren hepatositlerden kaynaklanan hepatosellüler karsinom, karaciğer kanserlerinin büyük çoğunluğunun altındaki sebeptir. Bunun dışında başka bölgedeki tümör hücresinin metastazıyla da ortaya çıkabilir.
Karında şişlik, ciltte sararma, karnın sağ üst kısmından sırta kadar uzanan ağrı, ani kilo kayıpları gibi ciddi belirtiler; karaciğer kanserinin habercisidir. Tedavi için cerrahi müdahale yapılması, en yaygın yöntemdir. Tümör ya da hasta cerrahiye uygun değilse kemoterapi, radyoterapi ya da nükleer tıp tedavilerine başvurulabilir.
Yumurtalıkta yerleşmiş epitel hücrelerde ya da embriyolojik dönemde meydana gelen kontrolsüz üreme ve çoğalma sonucu yumurtalık kanseri oluşur. Ailesel yatkınlığı bulunanlar, yumurtlama arttırıcı ilaç kullananlar, hiç gebe kalmamış olanlar risk grubu olarak sınıflandırılabilir.
Karın şişliği, kasık ve karın ağrısı, halsizlik, kabızlık, vajinal kanama, sık idrara çıkma gibi şikâyetler; yumurtalık kanseri hastalarının sıkça karşılaştığı durumlardır. Kanserli doku ya da dokuların vücuttan uzaklaştırılması ve ardından izlenen kemoterapi süreci, en etkili tedavidir. Dokularda istenmeyen bir büyüme varsa, ilaçla küçültme yapıldıktan sonra cerrahi yöntemlere geçilebilir.
Kolon ya da rektum iç tabakasındaki polip adlı büyümelerin kanser dönüşmesiyle hastalık ortaya çıkar. Tüm gastrointestinal sistem içerisinde en yaygın görülen kanser, kolorektal kanserdir.
Kolorektal kanser pek çok sistemi etkilediğinden belirtileri de oldukça geniştir. Dışkı kokusunda ve kalınlığında farklılaşma, karın ağrısı, iştah kaybı, demir eksikliğine bağlı anemi, makattan kan gelmesi hastalığın belirtileri olarak sıralanabilir.
Hastalığın evresine göre farklı tedaviler uygulanabilir. Tüm evrelerde ilk yönelme cerrahi yöntemlere olur. Hastalığın ilerlemesiyle birlikte kemoterapi desteği de önerilir.